Selam olsun yavaş şehrimin sakinlerine.
Bahar yorgunluğunu yoğun yaşadığımız bu günlerin geleneksel yorgunluk kavramı artık bizi terk etti ve hava nasıl olursa olsun bizim hareketimiz, enerjimiz hiç ama hiç bitmedi.
İlçemde eli kalem tutan – kendinde sosyal sorumluluk gören – basın aleminde fenomen olduğunu düşünen – inanmadığı davaya inanmış gibi yapan – Stockholm sendromunu yaşayan – ağasından aldığı emirle ağasına yaranma içgüdüsü taşıyan bir kaç sakinşehirli yazar olmuş.
Yazıyor olmasından, “azıcık kitap felan okuyor” diye düşünüyorum ve biraz ferahlıyorum da açıkçası. Ampul ışığı olsun mum ışığı olsun kim ne yazarsa yazsın zevkle okuyorum.
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar” deyimine uygun olarak, toplum yararının aleyhine yapılan her icraatı nasılda yalancıktan özümsüyor ve inanıyor gibi yapıyor insan. Bir sürü kafa patlatıyor, ben bu olaya neresinden baksam da yazsam, öyle bir yazsam ki ağam da beni takdir etse, arabasına bindirse bana balonlar alsa…
Bir tezim vardı “Miras denen olgu sadece maddi miras değildir. Bu olgu öncelikle kişiliktir ve maddi mirastan çok önce gelir. Evlatlar büyüklerinden maddi miras elbet alırlar; maddi mirastan önce alınan kişilik mirası hiç bozulmadan gelecekteki tüm aynı genleri taşıyan nesillere nüfus eder” ama bu günümüzde geçerliliğini maalesef yitirdi. Aile büyüklerinden alınmış sosyal mirası çarçur eden, ruhunu ayakçılığa adamış örnekler bu tezimi maalesef çürüttü.
Miras demişken, üfürükçülük de acaba nesilden nesile geçer mi? Geçerse eyvah derim. Bir de bu üfürükçülüğü sosyal medya üzerinden yapmaya kalkarsa bu mirasçılar ve üfürdüklerinden para alırlarsa ve üfürdükleri de tutara ne olur acaba bizim halimiz?
Toplumumuz “Sahte Okey” görüntülü insanlara sanırım doydu. 20 Sene önce “Arım Balım Peteğim” şarkısını söyleyen; arıların trendi düşünce birden “Cumhuriyetçi” olup hazırdaki partinin başına geçivermek isteyen; bu yoğurtta maya tutmayınca “hadi biz …… Partisine geçelim” deyip köyün kavalcısı gibi kaval sesiyle tepkimeye giren bir grup yüzergezer sosyal çevreyle köşe kapmaca ya da “Parti Kapmaca” oynamaktan mutlu olan insanlar sanırım hinterlandını etkilemekten öte geçerliliğini de yitirdi. Kavalcıya sözüm yok, onun tuzu kuru.
Ya kaval sesiyle tepkimeye girip köşe kapmaca oynar gibi kavalcının gösterdiği istikamete askeri düzenle gidenlere ne denmeli? Bence şu denmelidir “Kavalcı bugün burada yarın başka yerde olabilir, aklınızı başınıza alın. Kavalcı önceki gün başka yerde, dün başka yerde bugün başka yerde… Sevgili kavalcımız 10-11 yıl önce Sevcı SEYAN’ın(!!!) organize ettiği oluşum başarılı olsaydı acaba kendisi şimdi nerede olacaktı? Sizin adınıza ben “Allah Muhafaza” diyeyim. Bir sabah uyanmışsınız ve bakmışınız ki bizim kahraman, LDP ile pazarlığı bitirmiş ve oraya transfer olmuş; siz ne yapacaksınız? İşiniz zor be sevgili Köşe Kapmaca ekibi”.
Siz bence ilk önce kime bağlısınız onu belirleyin? Mensubu olduğunuz partinin tüzüğüne mi, yoksa genel başkanına mı veya kurucu liderine mi bağlısınız? Yoksa köşe kapmaca Ekibinizin başında ki ekip başına mı bağlısınız? Mensubu olduğunuz parti gün gelir Ekip Başınızı başarısızlıktan ötürü görevden alırsa siz ekip başı olmaksızın hala partinizde kalacak mısınız? Ekip Başınız gün gelir sıkıldım ben bu partiden öteki partiye geçiyorum dediğinde sizde şimdi mensubu olduğunuz partiyi terk edecek misiniz?
Şimdiii buyurun mensubu olduğunuz partinin genel yönetimi karşısında samimiyet testine…
“Sahte OKEYLER ile OKEYE dönülmez”, diyelim anlayan anladı diyelim…