‘Türkiye’nin Tiyatrosu Olan İlk ve Tek Köyü’
Orda bir köy var uzakta. Öyle ki; tiyatrosu var, kütüphanesi var. Hatta oyuncak müzesi bile var. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür. Hem de burnumuzun dibindedir!
İzmir’e 35 km, Seferihisar’a ve Urla’ya 9 km uzaklıktadır. Tarihine bir bakacak olursak; ilk başlarda göçebe bir toplulukken zaman içinde göçebeliği bırakıp yerleşik hayata geçmişlerdir. Başlangıçta 12 kıl çadır ve 3 evden ve tabiî ki yakınlardaki birkaç badem ağacından ibaretmiş. Çok kısa sürede 1000-1500 kişinin yaşadığı bir köy olup çıkıyor. 1820’li yıllarla birlikte tahtacılık, tekne, tokaç, dibek ve eşya yapımıyla geçimlerini sağlamaya başlıyorlar. Aynı zamanda tarla biçiyorlar. Çiçekçilik ve seracılık da yapılmaya başlanıyor. Ama çetin şartlar bir türlü yakalarını bırakmıyor. Bu durum filmlere konu olacak kadar etkiliyor halkın yaşamını. 1962 yılında kalkınma kooperatifini kurana dek sürüyor bu durum.
Bu arada hiç mi güzel şey olmuyor? Elbette oluyor. 1925 yılında Mustafa Anarat öğretmen köye tayin oluyor. Mustafa öğretmenin gelişiyle köylü tiyatroyla tanışıyor. Birer-ikişer derken bütün köy halkı tiyatroya bulaşıyor ucundan kıyısından. Daha koskoca İzmir’de Devlet Tiyatrosu’ yokken bu küçücük köyde her yıl 1-2 oyun sergilenir oluyor. 1930’lu yıllarda sahneye çıkmayan köylü kalmıyor neredeyse!
Ahalinin çoğu canlandırdığı karakterlerle anılır oluyor. Shakespeare Ahmet, Juliet Zeynep gibi daha niceleri.
İlk başlarda oyunlar ‘Çeşme Başı’ olarak bilinen köy meydanında sahneleniyor. Bu durum 1963 yılına kadar devam ediyor. Köy halkı 1963 yılında ‘imece’ usulü kendi tiyatro binasını yapmaya koyuluyor. 1969 yılında da Türkiye’nin ‘ İlk ve Tek ‘ tiyatrosunu açıyor. Köylüler sahne tekniklerini, oyunları, edebiyatı ve felsefeyi tartışır hale geliyorlar gündelik hayatla birlikte. Böyle bir köyde cehalet söz konusu bile olamaz. Bu arada belirtmeliyim ki; o tarihte ülkemizin çoğu şehrinde – bırakın köyü, ilçeyi- henüz tiyatro yoktu.
Hemen yanıbaşlarında M.Ö. 3. yy.da şair, müzisyen, tiyatrocu ve şarkıcılardan oluşan ‘Dionysos Sanatçılar Birliği’ nin Teos’ta kurulduğu düşünülürse; belki de bu tiyatro aşkının bu topraklara has bir şey olduğu görülebilir.
Sadece Tiyatro mu? Mahmut Türkmenoğlu Parkı içindeki 75 yıllık kütüphane ve Türkiye’nin ilk Oyuncak Müzesi de unutulmamalı! Arkeolog Musa Baran tarıfndan kurulan bu müze yakınları(torunu) tarafından korunmakta olup ziyarete açıktır. Görülmeye değer, eşsiz oyuncaklar sizleri bekliyor.
Japonlar tarafından ‘Kardeş Kent’ olma münasebetiyle yaptırılan Mask Dostluk Heykeli de görülmeye değer.
1963 yılında yönetmenliğini Metin Erksan’ın yaptığı, baş rollerini Hülya Koçyiğit, Ulvi Doğan ve Erol Taş’ın paylaştığıve figüranlığını da Bademler Köylüsü’nün yaptığı ‘ Susuz Yaz’ filmi tahmin edileceği üzere Bademler’ de çekildi. Bu film 1963 Berlin Film Festivali’nde ‘ Altın Ayı’ ödülünü kazandı. Filmde o yıllarda Bademler köylüsünün o yıllardaki dramı konu ediliyordu.
2012 yılında da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Türkiye’nin ‘En Temiz Köyü’ seçilmiştir. Haftanın her günü sokaklar yıkanıyor, herkes kendi evinin önünü süpürüyor.
Böyle bir köyde elbette alt yapı sorunu olmaz, suç olmaz, cehalet olmaz. Okuma-yazma oranı çok yüksek. Böyle bir köy her şehre gerek!….
Taşkın LAYIK
07.03.2016