Küçüğüm,
Bak sana ne anlatacağım;
Dün limana bir gemi yanaştı.
Yorgun bir gemiydi.
Ve belli ki dalgalar da yorulmuştu onu taşımaktan.
Kimisi dalgakıranlara atıyordu kendini,
Kimisi kayalıklara.
Zaman durmuştu,
Deniz de.
Ve yorgun gemi,
En sonunda demir attı limana.
Dinlenmeliydi.
Ve gün aydınlık saatlerine yaklaştıkça ,
Vakit gelmişti.
Gemi gitmeli, limanı terk etmeliydi.
Sonuçta kendine geldi artık.
Durması manasız olurdu onun için.
Daha çok limanlar vardı önünde,
Daha çok denizler.
Ve dünün yorgun gemisi,
Hiç ardına bile bakmadan,
Demir aldı esved maviliklere.
Okyanus onu bekler…
Bu sefer olan limana oldu.
Sessiz liman alışmıştı gemiye.
Liman, gemiyi beklemeye koyuldu.
Bekledi.
Bekledi.
Bekledi.
Ve hep bekledi…
Ama gemi de,
Gelmedi…
Yaraya kabuk bağlar gibi misal.
Liman, gemiyi iyi etti.
Ama sonra gemi iyileşti.
Ve kabuk, düştü yaradan.
Küçüğüm,
Başkalarını iyi edersen,
Elbet bir gün sende yaradan düşersin.
~Zafercan Özata