25 yıl önce, parasızlıktan geberdiğim günlerde
Sevgili Etem Çalış sayesinde, kendi yolumun Tunç Soyer ile kesişmesinedir methiyem…
Önce Gece Müdürü olarak çalıştırıp, bir sene sonra da kovmuştu beni!
“Senin ne işin var burada” diye…
“Ne kadar yetenekli olduğunu görmüyor musun? Sakın sanattan vazgeçme!”
Birkaç sanat çalışması sipariş edip, çok iyi biliyorum ki, sadece teşvik etmek için, ücretini erkenden ödedi elime…
O para ile kurduğumdur, Seferihisar sanayi sitesindeki ilk atölye…
Seferihisar ile Sevgili Tunç Soyer’in yollarının kesişmesinedir methiyem…
Nasıl olmuşsa olmuş, Tunç Soyer gibi bir vatanseveri,
iflah olmaz bir idealisti,
kendi sanatsal gelişimimi borçlu olduğum bir sanatseveri,
köylerimizden bir genç kızımızın; “Atom Karınca” lakabı taktığı bir işkoliği,
dürüstlük ve doğruluğa karşı vefakar, bedel ödemekte katıksız bir cefakarı
kendine başkan seçmeyi bilmişti Seferihisar Halkı…
Bazen içine düştüğüm ruh hali ile duygu patlamaları yaşıyorum istemeden…
Uzun yıllar, evim saydığım bu şehirde gezetecilik yaptığımdan olsa gerek,
‘O’nunla ilgili çelişkiler arayıp durduğumu da gizleyemem!..
Birinin bu şehri ve bu şehrin insanlarını gururlandırıp durmasını,
bazen kendime bile izah edemem!…
Övülmekten hiç hoşlanmadığını bildiğim,
dozu kaçıranlara karşı terslendiğine şahit olduğum,
ona hakkını teslim etmek için; “Nasıl gidiyor başkanlık ?” diye soru soran gazeteciye;
“Nasıl olsun ! İt gibi çalışıyoruz” diye cevap verdiğini okuduğum,
övgülerden kaçamadığında, utanıp sıkıldığını, yüzünün kızardığını gördüğüm,
eski bir tanıdık için anlatmalıyım size bildiklerimi…
Bunlar benim için GERÇEKTİR de…
Sanmayın ki bu methiyeler, Tunç Soyer’e…
O’nun kişiliğini ıskalamadığımdandır ki,
Bu yazı, sadece kendime methiye…
Diğerlerinden de bahsedelim…
Kendimizi biraz daha methedelim!..
Rutubet kokan arşivlerim arasından rastgele bir tomar seçtim sizin için…
Tam da şimdi!..
Yani sizin okuduğunuz, benim yazdığım şu anda!…
Evet ! Bildiniz !..
Basmak ve yayınlamak için kırk dereden su getirmek zorunda olup, bin bir güçlükle çıkartabildiğimiz gazeteler işte… Mustafa Karabulut ile başlamış serüven… Şevki Soyer girmiş araya, Rahmetli Murtaza Dural, Engin Çakırbey, Sevgili Atilla Sertel ile kurup batırdığımız, sürdürmeyi bir türlü başaramadığımız, beş kuruş bile kazanamadığımız (!) sevda kokan üç beş gazete…
Tunç Soyer mi!?
Her batırdığımız gazeteden sonra, tekrar çıktığındaki ilk abone….
Seferihisar sevgim gibi saklamışım sevgili gazetelerimi de tabi…
İlk elime geçenden başlayacağım örneklemeye…
ODAK Gazetesi
Tesadüf, ilk sayısı…
Yıl 2001 ve Terminal Binası açılmış törenle…
Şimdi otopark olarak bile yetersiz kalan yere… Kutlamışız…
İlk eleştiri, sokak numaralarından dolayı gelmiş yönetime!..
50.Sk yazılmış, altında da bir ok çizilmiş, kuzeyden güneye…
Kırmızı boya ve basit bir fırça ile alelade duvara karalanmış olduğundan, yakıştıramamışız, ‘Değişime Yakışmayan Detaylar’ başlığında mesele yapmışız sokak ‘tabela’sını !
Kendi köşemde, bu yeni gazeteyi istemeyenlere kızmış,
tüm ısrarlı yazılarıma rağmen, Sığacık Meydanı’ndaki Atatürk Büstü üzerindeki kopmuş ‘Z’ harfi için vermiş veriştirmişim…
“ATAM İZİNDEYİZ yazısının bozukluğunu nasıl olur da görmezden gelirsiniz!” demişim…
Şimdi de SONSÖZ Gazetesinin bir sayfası geçti elime…
Tarihini bu sayfada göremiyorum ama tarifi ortada:
Çernobil felaketi yaşanmış,
radyasyon Karadeniz Bölgesi’ne yayılmış,
Bakanın halkı kandırmak için çay yudumladığı dönemin sayısı…
Ve…
Gazetede bir dilekçe kupürü ve halkın imzasına açmışız;
“Kamuoyuna bilerek ve maksatlı olarak yanıltıcı bilgi veren, bu yalan bilgiyi yaymak ve yalan haber yaptırmakta hiçbir sakınca görmeyerek, halkın sağlığı ile oynayan sorumsuzları şiddetle kınıyor, sorumluların bir an önce tespit edilerek, adalet önünde hesap vermelerinin sağlanmasını istiyorum…”
İlk imza sahibi Mehmet Sarsmaz, son imza sahibi Muammer Şahin ve arada birkaç yüz imza toplamışız Seferihisar halkından…
Bence bu evrakı yeni Müzemize koymanın tam sırası… Ayırdım…
1985’den beri, kim neler yapmış, neleri ıskalamış, kim ne haltlar karıştırmış, kimler hizmet yarışında kendini paralamış, yazmış ve saklamışım…
Seferihisar sevgim gibi saklamışım sevgili gazetelerimi de tabi…
İlk elime geçenlerden başlayacağım örneklemeye…
Gerektiğinde…
Dedim ya; bu yazı sadece kendime bir methiye…
O gazetelerin eksiksiz bir arşivi bulunmalı sende sevgili Gökhan Yerlikaya!