“İzmir Sığacık Pazarı’na akıyor” diye okumuştum bir süre önce. Seferihisar’ın Sığacık mahallesinde kale içinde bir yerel üretici pazarı kuruluyor ve tüm civar halkı Pazar günleri en taze ürünleri bulabileceği bu pazara akın ediyormuş. Bu bilgiler benim kafamda yer etti ve Ege’ye yolumuz düşmüşken rotamızı şirin sayfiye yerleşimi Sığacık ve pazarına doğru yöneltti. İyi ki gitmişiz, çünkü Sığacık pazarı tüm gezimizin en akılda kalıcı noktalarından biri olarak zihnimizde yer etti…
İzmir’in Seferihisar ilçesi Türkiye’nin ilk citta slow (sakin şehir) şehri. Citta slow’nun kriterlerinden biri de kendi özelliklerini, yerel ürünlerini korumak, mutfaklarına sahip çıkmaktır. İşte Seferihisar da bu kriter doğrultusunda iki tane üretici pazarı kurmuş. Biri şehir merkezinde Salı günleri, diğeri de Sığacık’ta Pazarları kuruluyor. Amaç yerel üreticiyi desteklemek. Hiçbir şekilde halden pazara ürün sokulmuyor. Tüm ürünler doğrudan üreticiden, emekçiden Seferihisar yerlilerinden geliyor. Pazarlar organik pazar olmasa bile, ürünler doğrudan üreticiden size ulaştığı için taptaze oluyor…
Pazara gitmeden önce bu bilgileri araştırmış, öğrenmiş ve Anadolu’da pek çok yerde görmüş olduğum köylü pazarı gibi bir ortam bekliyordum. Ama yanılmışım…
Sığacık Pazarı sade bir köylü pazarının çok ötesinde bir festival havasındaydı. Kale içindeki pazara adımımı atar atmaz tepsi tepsi baklavalar, tencere dolusu sarmalar çıktı karşıma. Tepsi tepsi, tezgah tezgah, bir sürü. O nasıl bir uğraş, ne güzel bir ortamdı. Hepsinin de başında baklavaları, börekleri yapmış olan hanımlar, kase ile, kilo ile satışlarını yapıyorlar. Belli ki ev hanımları, yerli kadınlar tüm hafta boyunca pazarda sergileyecekleri için hazırlanıyor, çalışıyor… Pazar günü gelince de emeklerini sergileyip, satışını yapıp para kazanıyor.
Pazarda biraz ilerleyince buraların bir başka güzelliği Ege otları çıktı karşımıza. O ne zenginlik… Daha önce birçoğunun adını bile duymadığım bol bol çeşit. Tabi pazarda dolaşıp köylülerle biraz konuşunca yemek lügatıma birçok yeni ot eklendi. Bazılarını bildiğim ama yemekte nasıl kullanılabildiğini düşünemediğim, bazılarının da dağda kırda görmüş olsam da yenildiğini hiç bilmediğim birçok çeşit…
Mesela şevketi bostan. Yaprak kısımları dikenli, alt kısımları bembeyaz kökümsü. Kuzu yemekleri ile çok iyi gidermiş şevketi bostan. Ege’de dolaşırken oğlaklısını, zeytin yağlısını hatta reçelini de yemişliğim var.
Mesela hardal, turp otu. Hafif acımtrak ot haşlanıp zeytinyağ limon ile servis ediliyor.
Mesela ısırgan otu. Biraz elleri dağlasa da böreklerde inanılmaz güzel.
Mesela cebes. Sağlık deposu diyordu satıcısı. Zeytinyağlısı ayrı güzel, kavurması ayrı.
Arapsaçı, radika, yabani pırasa olan körmen, kaz ayağı, labada, çoban düdüğü ve daha birçok çeşit. Her biri bu toprakların zenginliği, bir kültür.
Pazarda dolaşmaya devam ettik. Kimi rengarenk kavanozlarda satılan çeşit çeşit reçel ve turşulara baktık, kimi akla bile gelmeyecek doğal ürünlerin satışına şaşırdık.
Keçi yoğurdu ayranı satanı da vardı, kaktüs şerbeti de, değişik otları kaynatıp yaptığı çayı satanı da…
Bıldırcın yumurtası da bulabiliyorsunuz, en tazesinden köy yumurtasını da…
Ege’de Şubat ayı itibariyle de enginar mevsimi gelmiş, tazecik enginarlar tezgahları doldurmuştu. Körpecik enginarlar benim tam sevdiğim gibi sadece çanağı değil, yaprakları ile yemelik…
Bir pazarda çiçek satılması ne hoş değil mi? Sığacık pazarında demet demet karanfiller, fulyalar satılıyordu.
Pazarın bir kısmında da hünerli bayanlar takılar, örgüler, çeşit çeşit el emeği göz nuru eserler yapmış satıyordu. Bu pazarın bir diğer güzel özelliği de bu, pazarın çoğuna kadınlar hakim. Kadınlar üretiyor, sergiliyor, satıyordu… Zaten Seferihisar belediyesi de bildiğim kadarıyla kadınları bu konuda destekleyip satış teknikleri ve benzeri konularda eğitimler veriyor.
Pazarda dolaşırken ara ara sokaklara atılmış, çayınızı içip bir şeyler yiyebileceğiniz masalar var.
Biz de bir masaya oturduk çayımızı içtik. Hem pazarda dolaşırken aldıklarımızı yedik, hem de orada taze taze satılanları. Yaprak dolmaları, kabak çiçeği dolmaları, otlu börekler, gözlemeler ve nefis keşkek…
Bu güzel ortamda yediğimiz her bir yudumda iyi ki buralara geldik, bu güzel insanlarla dolu bu harika ortamı gördük dedik.
Büyükşehirlerde artık pek çok organik pazar kuruluyor ama hiçbiri Sığacık pazarı havasında, atmosferinde değil. Keşke daha fazla yer böylesi güzel çalışmalara önayak olsa da başka yerlerde de bu panayır, festival havasında yapılan pazarlardan görebilsek…