Eğitim iş kolunda örgütlü 3 memur sendikası, hükümetin eğitim politikalarını ve müdür atamalarını protesto etmek için 1 günlük iş bırakma eylemi yaptı. Sendikalar Türkiye’nin dört bir yanında yaptıkları yürüyüş ve basın açıklamalarıyla seslerini duyurmaya çalışırken, Seferihisar’da görevli eğitimciler de çarşı meydanında basın açıklaması yapıp, İzmir’deki eyleme katıldı.
Ortadoğu’nun İŞİD gibi çetelerce gerçekleştirilen katliamlarla kan gölüne çevirdiği, Türkiye’yi yönetenlerin iç ve dış politikadaki tutumlarından dolayı sorunların ağırlaştırdığı, eğitim alanında çok yönlü saldırıların ve dayatmaların arttığı dönemde sesimizi duyurmak ve sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmesi için bir kez daha alanlardayız.
Toplumun farklı kesimlerinin giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunları sürekli geri plana itilirken, eğitim sistemi üzerinden tüm toplum iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerin doğrultusunda biçimlendirmek istenmektedir. Eğitimde ve yükseköğretim alanında bugüne kadar yapılan bütün yasal düzenlemeler, hayata geçirilen fiili uygulamalar sadece eğitim sistemini değil, çocuklarımızın, velilerimizin ve bütün toplumun geleceğini ipotek altına alınmaktadır.
Yıllardır eğitim sistemine yönelik olarak atılan her adım, yapılan her yasal düzenleme ve fiili uygulamalar, okulöncesinden yükseköğretime kadar eğitimin bütün kademelerinde piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamalarını arttırmış, kamu kaynakları özel okullara aktarılırken, devlet okulları kendi kaderine terk edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunları bir tarafa bırakıp, eğitim sistemi üzerinden toplum içinde yeni ayrışmalar ve kutuplaşmalar yaratacak uygulamaları hayata geçirmeyi sürdürmektedir. Özellikle eğitimde 4+4+4 dayatması sorasında, eğitime yönelik doğrudan siyasi müdahaleler artmıştır. Eğitim müfredatının içeriğine dini söylem ve ifadelerin yerleştirilmiş, okul dönüşümleri sürecinde imam hatiplere ayrıcalık tanınmış, öğrenciler öğretmen yokluğu gerekçe gösterilerek dini içerikli dersler seçmeye yönlendirilmiştir.
Türkiye’nin her yerinde imam hatip okullarına yeterli talep olmamasına rağmen normal ortaokullar içinde imam hatip sınıfları açılmış, bazı okullar tel örgü ve duvarlarla bölünerek öğrenciler mağdur edilmiştir. Doğrudan inanç istismarı şeklinde gündeme getirilen her lisede ibadethane (mescit) açılmasının zorunlu hale getirilmesi ve son olarak kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişikle bütün okullarda başörtüsünün serbest bırakılmasının, okullarda velileri ve öğrencileri karşı karşıya getirilecek uygulamalar olarak dikkat çekmektedir. İktidarın bir sonraki hedefi, karma eğitimi tamamen ortadan kaldırmaktır. Yıllardır toplumda yaratılan kutuplaşmanın bir benzeri okullarda, hatta sınıflarda yaratılmaya çalışılmaktadır. AKP iktidarı, her alanda olduğu gibi eğitim alanındaki siyasal hedeflerine ulaşmak için halkın dini duygularını istismar etmekten çekinmemektedir.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da anadilde eğitim hakkı talepleri yok sayılmış, anadilinde eğitim almak isteyen çocuklar ve aileleri yine karşılarında devletin güvenlik güçlerini bulmuşlardır.
Eğitimde ayrımcı ve dayatmacı olmayan, farklı kimliklerin, dillerin ve inançların yok sayılmadığı bir eğitim sistemi için herkesin anadilinde eğitim alma hakkına saygı gösterilmesi gerektiği açıktır. Türkiye laik eğitim konusunda olduğu gibi konusunda olduğu gibi, anadilde eğitim konusunda reflekslerini sürdürmektedir. Eğitim Sen, laik eğitim ve anadilinde eğitim hakkı mücadelesini sürdürme konusunda karalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, var olan sorunları derinleştiren ve her yıl yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla attığı her adımda başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri mağdur etmeyi sürdürmektedir. Öğrencilerin özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirme süreci TEOG ile resmen bir zorunluluğa dönmüştür. 134 bin öğrenci meslek liselerine ve imam hatiplere zorla kaydedilirken, bugüne kadar açıklanan boş kontenjan sayısı 52 bin 167’dir. Bugünkü verilere göre 82 bin öğrenciye zorunlu olarak meslek lisesine 82 bin öğrenci zorunlu olarak meslek lisesine ve imam hatibe devam edecektir.
Okullarda siyasi iktidar çizelgesinde olmayan tek bir yöneticinin bile görev almaması için düğmeye basılmış ve bütün okullarda tarihin en kapsamlı sendikal-siyasal kadrolaşma ve tasfiye operasyonu gerçekleştirilmiştir. MEB, eğitimde yıllardır farklı kimlik, dil ve kültürleri yok sayan, din ve inanç istismarına dayanan, doğrudan dayatmacı politikaların okullarda istediği gibi okul müdürlerinin tamamına yakınını kendi siyasal kadroları arasına belirlemiş, Eğitim Sen üyesi okul müdürlerinin yüzde 96’sı tasfiye edilmiştir.
Bugüne kadar kamu emekçilerinin hakları çıkarılan torba yasalarla sürekli tırpanlanmıştır. Angarya çalışma, performans değerlendirme, mülakat ya da sözlü sınav uygulamaları ile iş güvencemiz elimizden alınmak istemektedir. Eğitimde bir taraftan yoğun bir siyasal kadrolaşma yaşanırken, son çıkan torba yasa ile öğretmenlere sürgün anlamına gelen zorunlu rotasyon uygulaması sürgün hale getirilmiştir. Türkiye çapında görev yapan yüz binlerce öğretmen kendi istekleri dışında zorla rotasyona tabi tutulacak, tarihin en büyük ve en kitlesel sürgün hayata geçirilecektir. Zorunlu rotasyon dayatmasıyla birlikte aday öğretmenlere sözlü sınav getirilmesi iş güvencemizin aday öğretmenlik sürecinden başlayarak adım adım kaldırmak istendiğini göstermektedir.
Öğretmen atamalarında, özür gurubu, il içi ve il dışı tayinlerde yaşanan sorunlar sürmektedir. Öğretmen açığının 140 bin olduğu bir dönemde sadece 40 bin öğretmen ataması yapılmış, yıllardır atama bekleyen işsiz öğretmenler bir kez daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Okullarda yardımcı hizmetli ve memur açıkları ile angarya çalıştırma uygulamaları sürmektedir. Öğretmen açıkları her yıl olduğu gibi bu yılda ücretli öğretmenlere kapatılacak, okul öncesinde ikili eğitime geçildiği için eğitimde güvencesiz istihdam uygulamaları artarak devam edecektir.
Eğitimin bütün alanlarında olduğu gibi üniversitelerde yaşanan sorunlar da katlanarak artmaktadır. Üniversitelerde üyelerimize yönelik baskılar, mobbing uygulamaları, soruşturma, sürgün ve görevden almalar devam etmektedir. Üniversite yönetimlerinin anti-demokratik ve baskıcı uygulamaları artarken, haksız gerekçelerle hakkında soruşturma açılan, akademik faaliyetleri engelleyen, hatta işten atılan Eğitim Sen üyeleri ancak yargı kararları ile görevlerine geri dönebilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın sadece son birkaç ay içinde gündeme getirdiği konular, siyasal kadrolaşma girişimleri, yapılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile attığı tehlikeli adımlar, 2014-2015 eğitim öğretim yılının eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler açısından son derece zorlu ve çetin mücadelelere gebe olduğunu göstermektedir. Bu anlamıyla bugün yaptığımız grev, önümüzdeki dönem eğitim alanında yürüteceğimiz mücadele açısından önemli bir başlangıç olarak değerlendirilmelidir.
Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğitim ve bilim emekçileri eğitim üzerinden oynamak istenen oyunun ve boylarına geçirilmek istenen zincirin farkındadır. Eğitim ve bilim emekçileri ne kendilerinin ne de çocuklarımızın, siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine kurban edilmesine asla izin vermeyecek, siyasi iktidarın eğitimi ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda ‘’tek tip’’leştirme yönündeki girişim ve uygulamalarına bütün gücümüzle karşı duracağız.
Eğitim Sen olarak attığı her adımda tekçi, baskıcı uygulamaları ile eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencileri ve velileri mağdur eden Milli Eğitim Bakanlığı’nı bir kez uyarıyor, taleplerimize kulak verilmesini eğitimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesini istiyoruz.
TALEPLERİMİZ
* Kamusal, demokratik, bilimsel laik ve anadilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalı.
*Eğitimin bütün kademelerinde dini kurallara göre değil, bilimsel kurallara göre eğitim yapılmalı, kendi siyasal-ideolojik çıkarları için okulları için okullarda din ve inanç istismarı anlamına gelen uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir. Laik eğitim gerçek anlamıyla yaşama geçirilmelidir.
* MEB, öğrencileri özel okullara, meslek lisesi, imam hatip ya da açık liseye yönlendirmekten derhal vazgeçilmelidir. TEOG yerleştirmeleri süresince yaşanan sorunlar en kısa sürede çözülmelidir.
*Eğitimde siyasi kadrolaşmaya, zorunlu rotasyon girişimlerine, angarya çalışma performans uygulamalarından derhal son verilmelidir.
*Öğretmen ve yardımcı hizmeti açıkları kapatılmalı, okullarda ve üniversitelerde angarya çalışma uygulamalarına, Eğitim Sen üyelerine yönelik soruşturma, sürgün ve görevden almalara son verilmelidir.
*Memur Sen ‘in imzaladığı ihanet sözleşmesi nedeniyle oluşan enflasyon kayıplarımız karşılanmalı, maaşlarımıza 2014 enflasyon farkı kadar ‘’ek zam ‘’ yapılmalıdır.
*Kamu kaynakları ve özel okullara değil, devlet okullarına aktarılmalı, eğitime yeteri bütçe, okullarımıza ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
Yıllardır sesimizi duymayanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere inat, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimiz bilinmelidir. Siyasi iktidarın ve MEB’in gerek toplumsal yaşamda gerekse eğitim sisteminde hayata geçirmeye çalıştığı politika ve uygulamalar karşısında bütün eğitim ve bilim emekçilerini, velilerimizi ve öğrencilerimizi örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.