Sahiden her şey geçmişte mi kaldı? Zaman akıp gittikçe her şey değişti mi? Bütün insanlar yok mu oldular, hiç yaşamamış gibi? Koskocaman bir hiçlik mi kaldı geriye? Biz de yok olup gidecek miyiz böyle? Bizden sonra da bir hiçlik mi kalacak geriye?
Onlar da bizim gibiydiler aslında. Gündelik hayatları vardı. İş güç gayilesi, yoksulluk, çoluk çocuk hatta okul, spor….Kısacası şimdi bizim gibi…Birdenbire mi çekip gittiler, hiç mi olmadılar bu dünyada? Hayalleri vardı, planları vardı, dilleri de vardı elbette. Kulağa hoş geliyor muydu acaba? İyonca mıydı, Yunanca mıydı? İki bin yıl mı geçti yoksa üç bin yıl mı?
Tiyatro desen var, Meclis Binası desen var. Tapınak desen en güzelinden. İki tane liman, agora. Ne ararsan var. Peki ya insanlar nerede? Nekropol yok mu diye soracaksınız. O da var tabiî ki. Birkaç kuru kemik, bir iki seramik parçası. Belki birkaç iskelet, bir iki tanetuğla mezar. Ama insanlar yok işte. Yok, yok, yok.
Meclis Binasının taş basamaklarında oturuyorum. Birçok basamağı toprak altından çıkarılmış. On yüzyıllarca saklı kaldığı ya da esir kaldığı toprağın altından çıkarılmışlar. Renkleri solmuş, tekrar güneşi görmenin sevinci var sanki üzerlerinde. Biraz sonra herkes gelecek, toplantı başlayacakmış gibi. Sanki on dakika sonra geleceklermiş gibi. Aklımın almadığı daha doğrusu kabullenemediğim bir şey var. Hiç mi yaşamadı bu insanlar! Sanırım her yerde durum aynı.
Tiyatronun basamaklarından iniyorum. Yapılan kazılarla oturma yerlerini ve sahneyi gün yüzüne çıkarmışlar. Sanki yirmi dakika önce oyun bitmiş, seyirciler yeni dağılmış gibi. O zamanlar gazoz var mıydı, patlamış mısır var mıydı bilemem ama ( bizim sinemalarda var!) biraz önce burdalardı sanki! Sesleri ve alkışları duyar gibiyim…
Dionysos Tapınağı’nın yanından geçtim az evvel. İnsanların seslerini duyar gibi oldum da arkama baktım. Şarap festivalinin içinden mi geçtim acaba? Ya da bana öyle geldi. Belki de ben öyle istedim!
Geçtiğim her yerde onlardan birini aradım, bir ses duymayı bekledim. Belki bir resim, belki bir grafiti, belki de bir harf, bir isim. Her birinin isimleri vardı muhakkak. Tarihe bir işaret ( belki de imza)koydular. Birçok resim, yazıya denk geldim. Birçok isme hatta. Ama isimlerin gerçek sahipleri yoktular. Hiç olmamışlar, hiç yaşamamışlar gibi.
Ne tuhaf şey! Bir zamanlar vardılar, onlar da bizim gibi yaşadılar ve öldüler. Sadece izleri kaldı geride. Şüphesiz hepsi bizler gibiydiler. Vardı elbet sesleri de yüzleri de…..Hepsi boşlukta, zamanda asılı kaldılar…..
Taşkın Layık
14.08.2016