Boncuk Diyarı Nazarköy

Bu haftasonu yolumuz Kemalpaşa’ya düştü. Sizlere ilk önce Alaş Kımız Çiftlği ve daha sonra da Nazarköy’den bahsedeceğim dilimin döndüğünce.

Güzel bir haftasonu sabahı. Sonbaharın son güzel günleri. Kışa az kalmış, yazdan kalma bir hava. Kısacası her şey bizi Nazarköy’e çağırıyor. Gitmezsek ayıp etmiş oluruz.

 

 

 

 

İzmir Bornova güzergahından devam ederek yola koyulduk. İstikamet belli: Kemalpaşa. İzmirden 25 km sonra Kemalpaşadayız. Çok uzun bir yol değil anlayacağınız. Haftasonu kaçamağı yapabilieceğiniz kısa bir mesafe. Kemalpaşa’ya yarım saat demeden varıyorsunuz zaten. Kemalpaşa’dan Torbalı yol ayrımından hemen sonra ordasınız. Kemalpaşa şehir merkezinden de minibüs kalkıyormuş.

Yol üstünde güzel bir tesis var ilk önce oraya uğruyoruz. Kazak Vadisi Alaş Kımız Çiftliği. Burada kahvaltı yapmanızı özellikle tavsiye ederim. Çünkü biz öyle yaptık. İçinde tatar böreği de olan çeşitli menüler mevcut. Çay da sınırsız bu arada. Burası Anadolu’ya gelmeden önce Orta Asya’da göçebe yaşayan Türklerin yaşam tarzı hakkında ipuçları sunuyor bizlere. Bu çiftlikte ata binebilir, kımız içebilirsiniz.

dsc_0372-1980-x-1320

kimiz-ciftligi-kahvalti

 

Çiftliğin kurucusu Şirzat Doğru; Doğu Türkistan işgal edildikten sonra yurdundan ayrılmak zorunda kalan bir Kazak Türk’ü. Çiftliğe giriş ücretsiz. Çalışanlar da Kazak Türk’ü. Burayı görmeden geçmeyin derim.
Kımız çiftliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. 5 km sonra Nazarköy’e varıyoruz. Haftasonu olduğu için köy çok kalabalık. Köydeki geçim kaynağı olan boncuk yapımını 1950 yılında Mısır’dan Kemeraltı’na yerleşen Arap Selim adlı kişi İzmir’e getirmiş. Bekir Arabalı adlı kişi de Kemeraltı’dan Nazarköy’ e getirmiştir. Halktan aldığım bilgi bu şekilde.

Geçim kaynağının büyük bölümünü boncuk üretimi ile kazanan köyün adı dere yatağının kurumasından dolayı Kurudere olarak değiştirilse de 20.03.2007 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile Nazarköy olmuştur.
Köyün girişinde yaşlı bir amca tarlasını otoparka çevirmiş. Vakti zamanında O da boncuk ustasıymış. Yaşı ilerleyince işi oğluna bırakmış. Şimdi oğlu boncuk işine devam ediyor, kendisi de otopark işiyle uğraşıyormuş. Otopark ücreti de 5 TL.

Bundan sonra yola yürüyerek devam ediyoruz. Yol boyunca ilerlerken bir çok stant( renk renk, çeşit çeşit) görüyoruz. Boncukla ilgili aklımıza ne geldiyse hepsini görüyoruz. Hanımla stantlarda beyler cam atölyelerinde.
Boncuk atölyeleri hala aktif. Köy halkı tarafından yaşatılmaya çalışılıyor. Atölyelere gidip boncuk yapımını izleyebiliyorsunuz. Biz de aşağıya kıvrılan bir yoldan bir atölyeye yaklaşıyoruz. Bahçeli bir evin içinde atölye. Ağaçlar bile boncuklarla süslenmiş. Burda ağaçlar bile şanslı. Boncuk ustaları 1200 derecelik ateş başında cama şekil veriyorlar. Ellerindeki demir çubukları öylesine ustalıkla kullanıyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz.

dsc_0496-600-x-400

dsc_0516-600-x-400

Çok zor, çok meşakkatli bir meslek. Mutlaka yaşatılması gereken bir meslek. Evin avlusunda kendi yaptıkları boncukları sattıkları küçük bir köşe de mevcut. Kelimenin tam anlamıyla alın teriyle oluşan cam şaheserler. Birer hediyelik almadan geçmedik. Bahçedeki ağaçlar bile boncuklarla süslenmiş.

Yol boyunca ilerlerken; her köşede bir sürpriz çıkıyor. Bir evin bahçesinde resimler, tablolar, ahşep eserler; diğer bir evin bahçesinde kışlık yakacak (odun), bir evin camında preslenmiş plastik şişeler; sağda bir köyevi ve bahçesinde tavuklar, az ilerde dere üzerinde muhteşem bir yer. Birkaç aile dere kenarındaki masalarda, afiyette. Doğa desen olabildiğince cömert. Şiir tadında.

dsc_0566-600-x-400

On metre ilerde dere şırıl şırıl, tam karşıda gözalabildiğine, rengarenk orman. Her şey Bob Ross (80li yıllarda trt’de izlediğimiz bonus kafa ressam)’un tablosundan fırlamış gibi. Dikkat çeken bir ayrıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hiçbir yapı otantik havayı bozmuyor. Köy havası korunmuş, betonlaşma-medeniyet buraya henüz uğramamış. Umarım hiç uğramaz.

dsc_0524-600-x-400

 

Köy içinde ve çarşıda gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Doğal olarak bir zaman sonra da acıkıyorsunuz. Karnınızı doyurabileceğiniz çok hoş mekanlar var. Birkaç evi orijinal halini bozmadan çok güzel çay bahçesi, gözlemeci gibi mekanlara çevirmişler. Hiçbir şekilde köy havasını bozmamışlar. Manzaraya karşı dostlarınızla, sevdiklerinizle çay-kahve içebilir, gözleme yiyebilir, rahatlıkla karnınızı doyurabilirsiniz.
Biz kendi adımıza sevdiklerimize hediyeler de aldık, yedik içtik, eğlendik. Son olarak Nazarköy’e gidip de :
⦁ Hediyelik eşya almadan
⦁ Boncuk atölyelerini görmeden
⦁ Fotoğraf çekmeden
⦁ Köy içinde yürüyüş yapmadan
⦁ Dere kenarında alabalık yemeden
⦁ Ev yapımı gözleme yemeden dönmeyin. Aksi halde Nazarköy’e gitmiş sayılmazsınız.

Taşkın LAYIK
04.11.2016

pubg uc

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.