Bir Seferihisar Masalı

 

 

Şehrin sunturlu gürültüsünden, bir o kadar bireyselliğinden vazgeçen İzmirliler, muhtemelen benim gibi “çare en yakın deniz kıyısı!” diyerek körfeze karşı bir şiir okuyacak ya da güneş batana kadar susacaklardır. Bu, insanın içini denize döktüğü en ilkel fakat en muazzam tedavi yöntemidir. Yine böyle bir denize kaçış planı yapmak üzereyken sevgili Olcay Malkaya imdadıma yetişti! Denizin tuzu ile tarihin tozunu birleştiren, küçük şehir efsaneleriyle zaman zaman tebessüm ettiren, tarih kokan sokaklarıyla huzur veren, güzel Seferihisar… Bu hafta sonumu gürültüden uzak, antik kentiyle, eski medreseleriyle, çarşaf gibi gölüyle, mandalina bahçeleri arasında bir keşfe adadım. Huzurun adı bu kez Seferihisar!

 

Eski adı ile Sivrihisar, İzmir’e 45 kilometre uzaklıkta, çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş, limanı rakı-balık, ovası ise misk niyetine mandalina ve asırlık zeytin kokan, oldukça şirin bir ilçe. Değme rehberlere taş çıkaran Olcay Hocamla ilk durağımız ilçenin yaklaşık 5 kilometre kuzeyindeki Düzce(Hereke) Köyü’nde bulunan Kasım Çelebi Medresesi oluyor. Köy Antik Herakleia Kenti üzerine kurulduğundan döneme ait bazı malzemeler medrese ve yakınındaki caminin inşasında kullanılmış. Odacıkları günümüze kadar muhafaza edilmiş olan medresenin nemli duvarlarına benden başka pek çok insanın dokunduğu düşüncesini yerde gördüğümüz eski bir taş destekliyor. Üzerinde tahmini olarak “Zeytin diyarına hoş geldiniz” yazdığını söylüyor hocam, taşın tarihi ise 1417… Yan taraftaki ilkokuldan gelen çocuk sesleri eşliğinde medreseden ayrılırken ilerde yıkık dökük bir köy kahvesine yolumuz düşüyor. Seneler evvel burada yudumladığı çaydan bahsediyor Olcay Hocam.

Kasım Çelebi Medresesi

 

KARA BİR GÖLDÜR, KADİFESİNDE PERİ KIZLARI GEZER

 Senesi dört kere ben edecek tarihi zeytin ağaçları arasından Sığacık mahallesine 2 kilometre uzaklıktaki Karagöl’ün yolunu tutuyoruz. Gölün 250 metre doğusunda olan ve yöresel ismi “Taşdibi” olan dağ dikkatimi çekiyor. Karagöl’ün adı kadar kasvetli hikayesi ruhumu zapt ediyor. Peri kızları gezermiş bu gölün üzerinde diyor hocam. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde kendine yer edinmiş olan bu malum göle düzülmüş şehir efsaneleri anlatmakla bitmiyor. Seyahatname’ye göre; vakti zamanında gönlü rahman aşkı ile dolu bir derviş kırk gün erbain çıkarmış bu gölün kıyısında. Öyle ya Hak ateşi ile kurumuş göl, koca kara bir çukur oluşmuş, dibinde de bir mağara. Dervişin gönlünün hazinesi madde bulmuş mağarada; altın, gümüş, yakut, mercan kıyamet… Dünya malına tamah etmeyen derviş yalnız nasibi kadarını almış. Kulaktan kulağa yayılan hazinenin peşine düşen cümle ahali mağara kapısının miftah deliğini küsküler ile zorlayıp açmaya çalışmış. Fakat hepsi Hakkın alametiyle sular altında kalıp Firavun misali helak olmuş, bu vesileyle göl tekrar oluşmuş. Felaketten kurtulan kimi halk padişaha hazineyi dervişin bulduğunu söylemiş, dervişin tekrar göl kenarına getirilip tekrar kırkını tamamlaması emr’olunmuş. Böylece Hak aşkı ile göl tekrar kurumuş, mağara vuku bulmuş. Dervişe mağaranın kapısını açmasını emretmiş padişah. Fakat kapıya dokunur dokunmaz sular tekrar yükselip dervişi ve ahaliyi helak etmiş. O gün bugündür gölün derinliklerine inmeye hiçbir ademoğlu cesaret edememiş. Ondan olacak, kime sorulsa “gölün üzerinde peri kızları gezer” cevabı alınır olmuş. Kim bilir, simsiyah bir kadife gibi, pürüzsüz önümde yatan gölde gezdiği söylenen peri kızları belki derviş ve yanındaki kavmin ruhlarıdır…

Sığacık, Karagöl

Derinliğinin ne kadar olduğunun tespit edilemediğini öğreniyorum, fakat şu anda sulama için kullanılıyormuş adı gibi balıkları da kara olan efsunlu göl… Gölün yakınında bulunan mermer ocağında dönemin Helenistik surlarında kullanılan taşların yontuları yapılmış.

 

Karagöl’deki peri kızlarına selam olsun diyerek tekrar düşüyoruz yola…

 

 

İYONYA’NIN NAZLI ÇİÇEĞİ TEOS

 

Seferihisar’ın mihenk taşlarından olan Teos Antik kenti benim için günün altın vuruşu oluyor. Tarihi MÖ. 3000’li yıllara dayanan bu kentin havasını solumak heyecanı günümü tekrar anlamlandırıyor. On iki İyon kentinden biri olan Teos’u diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliği; Yunan şarap tanrısı Dionysos adına yapılmış dünyadaki en büyük tapınağın burada bulunması. Halk zenginliklerinin nişanesi olarak tapınağı dönemin en ünlü mimarı Hermogenes’e yaptırarak kentlerini ve tanrılarını onurlandırmış. Tapınağın sütunlarının diğer İyon kentlerinin yapı ve sütunlarından daha sade ve farklı tekniklerle yapılmış olması ise rüzgarın sanat yönünden estiği kentte yalnızca küçük bir ayrıntı.

Teos Bouleuterion1

Sanırım kentte en sevdiğim yer yaklaşık 800 ila 900 kişilik Bouleuterion; yani toplanılıp önemli kararların alındığı şehir meclisi. Burada ilk dikkatimi çeken mermerlerin çok düzgün kesildiği ve cılız konuşmamıza rağmen sahnedeki akustik. Kim bilir kimler oturdu bu sıralarda diye düşünüp burada bir süre sohbet ediyoruz. En çok Bouleuterionu sevmemin sebeplerinden yalnızca biri olan asırlık zeytin ağacının dallarından süzülen güneş yüzümüze vuruyor… “Tam burada Dionysos şerefine küpte sıcak bir şarap kaldırılmalı ağaca doğru” diyoruz hocamla. Süresi her zamankinden daha uzun sohbetler etmek için, buraya yapacağım küçük kaçış planlarının kahramanlarını şimdiden tayin ediyorum…

Teos Bouluterion

Teos mermerinden bir yapı dikkatimi çekiyor, Roma döneminde yaşayan rahip Teoslu Tiberius Claudius Kalobrotos ve oğlu Tiberius Claudius Phesinus’u onurlandırmak için yapılmış. Sanırım Teos bu konuda oldukça cömert davranıyor ve bugüne kadar ayakta kalarak bizleri de ödüllendiriyor.

Teos Rahip Anıt

Dünyanın ilk Sanatçılar Birliği’nin Teos’ta kurulduğunu duymak ruhumu adeta okşuyor. Olcay Hocanın söylediğine göre Teos hem savaşçı, sert bir erkek, hem sanatçı, naif bir kadın… Seferihisar Belediyesi Bouleuterion’u odeon olarak kullanmış ve burada düzenlenen konserler büyük ilgi görmüş, böylelikle yapıyı günümüz kültürel yaşamına dahil etmek planlanmış. Tüm detaylarıyla birlikte burası benim için “huzurun antik kenti” oluyor.

 

Veda ederken… Bu hafta sonu, şehirden denize kaçacakken, tarihe, hiç geçmemiş ve geçmeyecek olan geçmişe tutuldum ve iyi ki de tutulmuşum. Güneşli bir kış günü Seferihisar’ın tarihi ve kültürel ilmiklerinden birkaçını çözümlememe yardımcı olan sevgili Olcay Malkaya’ya, bana rehberlik etme tahammülünü gösterdiği için ve güzel sohbeti için sonsuz teşekkür ediyorum.

 

Bir sonraki yazıya kadar; tarihle, sanatla, aşkla!

 

Me!

pubg uc

2 YORUMLAR

  1. Merhaba Zuhal Hanım,
    “Zeytin diyarına hoş geldiniz” yazdığını söylüyor hocam, taşın tarihi ise 1417 şeklinde belirttiğiniz taşa ait görsel yada başka bir kaynak elinizde var mı acaba? Bu yapı üzerinde çalışıyorum ve söylediğiniz bilgi benim için önemli. Yardımcı olursanız sevinirim.

Hülya Güneş için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.