Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kaleme aldığı yazı partililer tarafından beğenilirken, sosyal medyada çokça paylaşıldı.
Yakın tarih perspektifinde, Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından, Arap Dünyasından ayıran şey Cumhuriyet olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk ve Atalarımızın bize bıraktığı bu en kıymetli miras bizi yoksulluktan, savaştan ve cahillikten koruyan bir zırh olmuştur hep.
Bugün bu miras eriyip yok olma, avuçlarımızdan kayıp gitme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu tehlikenin 3 göstergesi var;
Demokrasisiz kalkınma sevdası (Güney Kore gibi bazı ülkelerde yaşanan bu model, otoyollar, alt geçitler, sosyal yardım politikaları, uygulanan eğitim modelleri ile kendini gösteriyor)
Ortadoğu batağına her gün daha çok batmak ve daha derinlere girmek iradesi (tarih girdiği topraklardan çıkamayan, ve bu nedenle ağır bedeller ödeyen orduların sayısız örnekleriyle doludur) Bu iradeyle paralel seyreden bir iç savaş tehdidi de giderek artmaktadır.
Masaya yatırılan, inişli çıkışlı Batıyla ilişkilerimizin, hem reel çerçevesinden hem de üzerine oturdukları özgürlük, eşitlik, şeffaflık, katılımcılık vb değerler sisteminden koparılmak istenmesi.
Cumhuriyetin varlık nedenleriyle çatışan bu üç gösterge, faşizmin tırmanışının göstergeleri aynı zamanda. Bu göstergeler, popülist politikalarla meşrulaştırılmakta ve geniş halk kitlelerince de tasvip edilmektedir. Çünkü faşizm, diktatörlükle kendini gösterir ve diktatörlük bir kişinin milyonlar üzerinde hakimiyet kurması değil, milyonların bir kişinin hakimiyetine rıza göstermesidir.
Hovarda mirasyedi olmak istemiyorsak, bu kıymetli mirasın yaşattığı konformizmden kurtulmalı, mirasın tüm paydaşları olarak aklımızı başımıza toplamalıyız.
Hem atalarımızın aziz hatırasına hem de çocuklarımızın, torunlarımızın parlak geleceğine sahip çıkmanın yolu, enseyi karartmadan vicdanımızı ve cesaretimizi diri tutmaktan geçiyor.
Bugüne dek sınıf mücadelesi, demokrasi mücadelesi, aydınlanma mücadelesi vb adlar altında ve birbirinden bağımsız olarak sürdürdüğümüz tüm kavgaları hatta en küçük ölçekte kendi kendimize sürdürdüğümüz ekmek kavgasını da ‘Cumhuriyeti Koruma’ mücadelesi altında birleştirmekten başka çaremiz yok.
Yani hayvansever dernekleri de, sendikalar da, siyasi kurumlar da üniversiteler de, eğitim vakıfları da meslek odaları da, hemşeri dernekleri de; varlığını Cumhuriyet’e borçlu olan kim varsa, önce onu korumak zorunda olduğunu ve aynı cephede olanlarla kol kola girmeden bu savaşın kazanılamayacağını ve savaş kaybedilirse, ne sendikal hakların ne vatandaşlık haklarının kıymetinin kalmayacağını anlamak zorundadır.
Yani cehalete, popülizme, vasata, şiddete, teröre, baskıya, faşizme direnmeden Cumhuriyeti korumamız ve yaşatmamız (artık) mümkün olamayacaktır.
Kısaca, Cumhuriyeti koruyup ona hizmet etmenin kendi varlığımızı sürdürme meselesi haline geldiği zamanlardan geçiyoruz.
Ortak ve güçlü bir “Cumhuriyet Cephesi”nden başka çare yok.